12 Temmuz 2013 Cuma

Ufak bir aradan sonra...

Ufak bir aradan, blogumuzda meydana gelen teknik bazı arızalardan, ufak çaplı maceralardan, hafif gezip-tozmalardan sonra buradayım. Pazartesi'den bugüne ne değişti diye düşünüyorum bu satırları yazarken...Yolumu daha hızlı buldum mesela. Bir akşam dışarıya çıktım ve bir nehir kenarında bir beach club keşfettim, artık bir bisikletim var ve almaya niyetlenirken hop diye hediye edildi bana,
Türkiye'deki ofisimde çok sevilen bir isim ile arkadaş oldum ve bana upuzun bir gezilecekler-yapılacaklar listesi verdi, değişik insanlarla öğlen yemekleri yedim, on numara bir Avusturyalı kadın tanıdım...ve o kadın ile de bir kez daha gördüm ki eğer topluma az buçuk ayak uydurmayı reddediyorsanız dışlanmama ve dedikoduya maruz kalmama ihtimaliniz yok! Ama ne yapıyoruz? asla olduğumuz kişiden taviz vermiyoruz... Salı'dan başlayıp planlı gidiyim en iyisi...Salı günü mail adresime düşen mail kimsenin kullanmadığı bir kız bisikleti olduğu ve istersem benim olabileceği ile ilgiliydi:))) zaten fotoğrafını da göreceksiniz. Ben olur mu olmaz mı diye düşünürken Çarşamba akşamı yeni oyuncağımı almak için yollara düşmüştüm bile! hehe...artık tüm Viyana'yı bisiklet ile turlayabilirim. Yani teknik olarak koşullarım uygun ama bu enerjimin de olacağı anlamına gelmiyor tabii:) göreceğiz bakalım! Bisiklet için vermeye çalıştığım kira ücreti de reddedilince en iyisi arkadaşıma bir bira ısmarlıyım diye nehir kenarına sığındım. Zaten nehir kenarında beach club olayını da bu sayede keşfettim- her işte bir hayır var:) Ben bu şehirde hayat yok derken, 3 adım ötemde gençler haftaiçi falan dinlemeden kendilerini dansa adamışlar meğerse. Tabii bunları farketmem umut vadedici gelişmelerdi. Ofis dünyasına sıra geldiğinde ise bazı işleri devralmaya başladım. Güzel şeyler olabilir hissiyatı taşıyorum açıkçası. Söyleyebileceğim, yaptığım ve yapacağım şeyleri severek yapacağım. Sadece bu yavaş sisteme alışmak zor. Biz kendi evimizde hızla sonuca ulaşmaya çalışmaya, deadlinelara alışmışız. Viyana'da kafalar başka türlü çalışıyor. Normal şartlar altında 3 günde bitireceğim bir işe deadline sorup Ağustos'ta bakarız yanıtını aldığımda küçük dilimi yutuyordum mesela. Kendime not: Sakin ol! sindire sindire ilerle:) Anlayacağınız şükür edebileceğim bir hafta geçirdim ben...İyi insanlarla karşılaştığım, kendimi ifade edebildiğim, yalnızlık ve yanlışlıkları kabullenip onlardan da ders alabileceğim verimli bir hafta geçirdim... Kısa süre olmasına rağmen özlem duyduğum şeyler de oldu tabii... Ailemi özledim mesela. Can arkadaşlarımı özledim. Pazar öğle rakılarımızı özledim. Aradığımda hadi kahve içelim diyebilme özgürlüğünü, İstanbul'un yazını, Alaçatı'nın yazını, bu haftasonunu nerede geçirsek planlarını, akşam nerede eğlensek durumlarını özledim... Neyse işte...merak edenlere söylemek istediğim evet özledim ama idare edebiliyorum. Temmuz ayının devamında çeşitli maceralar ile aranızda olacağım. 18-23 Temmuz Merve'm, Beliz'im ve Cengizcan'ın ziyareti, 26-28 Temmuz Almanya'dan 3 deli kızın ziyareti ile geçecek. Bu Pazar günü de Budapeşte yollarında olacağım. Anlayacağınız ben Temmuz'u devirdim, darısı başınıza!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder