17 Temmuz 2013 Çarşamba

Budapeşte'den bildiriyorum...

Cuma'dan Pazartesi'ye hayat bir hayli hareketliydi. Cuma günü öğleden sonra genç arkadaşım Murat ile bir şehir turu için sözleştik. Vienna International Center durağında buluştuk ve doğru nehir kenarına gittik. Zaten buradaki her aktivite bir şekilde nehire dayanıyor.
" Ufak bir bot turu yaptık. Fotoğrafları da paylaşmaya çalışıyorum zaten. Almanya'dan sonra Avusturya'da da Türkçe açıklamalara rastlamanız mümkün.
Nehrin ortasında kalırsanız motoru nasıl temizlemeniz gerektiği birebir yazılmış:) Motor turu sonrasında şehir merkezine doğru yol aldık. Süper bir meksika restaurantında yemeğimizi yedik. Ziyaretçilerimi götüreceğim ilk adres belli oldu böylece. Hadi gelin artık!:) Yemekten sonraki rotamız ise tarihi bölgeydi. Belediye Binası'nın önünde ücretsiz açıkhava sineması etkinliği var. Ağustos'a kadar devam ediyor. Ben böyle bir kalabalık görmedim. Biraz ileride Viyana Üniversitesi konumlanıyor. Üniversitenin bahçesine girdik ve soluklanmak için kendimizi çimlere attık. Anlayacağınız yedik, içtik, bolca gezdik:) eve gittiğimde saat 23.00'ı gösteriyordu. Aaaa bu arada bir de Avusturya hattı aldık bana. Kendi özel numaramdan ararsanız artık bana ulaşamayacaksınız. Bilginize! Cumartesi günümü evimi temizleyip toplamaya adamıştım. Malum Perşembe günü arkadaşlarım geliyor!!! yehuuuu:))) eee bir de Pazar sabahtan Budapeşte yolcusuydum. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı! Interspar'dan yaptığım alışveriş sonrası telefonuma bir mesaj düştü. Dear Buket, we will go to..... festival. Would you like to join us :))) gelen teklifi hemen kabul ettim tabi. On günde burada birkaç arkadaş yaptığımı söyleyebilirim. Ancak genel sorun şu ki bu insanlar ya benden çok büyük ya da benden küçükler.30 yaş civarına sesleniyorum! Neredesiniz arkadaş??? Neyse 45 üstü arkadaş grubum ile Viyana'ya bir saat mesafede bir köye gittik. Doğası gerçekten muhteşemdi. Eğlence tarzları ise bizden farklı ama kötü değil. Ben çok eğlendim. İçkiler, canlı müzik, bolca yemek, akşam yakılan ateş...sonrasında hadi gidip biryerlerde dans edelim formatında devam eden gece. Ayrıca türkçe dans müzikleri de çalıyorlar. Velhasıl bilmediğim yeni bir kültüre atlamış oldum. Başta ingilizce konuşmak konusunda biraz utangaç oldukları için daha mesafeliydik ancak birkaç biradan sonra herkes son derece konuşkan oluverdi. Bu arada misafirim diye ısmarlanan biralar da cabası. Şehir dışında insanların daha canayakın olduğunu düşünüyorum. Tabii bu ilk izlenimler. Bakacağız. Vee son olarak şu anda başka bir ülke sınırları içerisindeyim. Size Macaristan'ın Budapeşte kentinden yazıyorum:) Tren yolculuğu ile başlamak istiyorum söze. Pazar sabahı 9.30 dolaylarında Westbahnof'tan Budapeşte trenine atladım. Kendime bir yer seçip oturduktan sonra farkettim ki insanların biletlerinde koltuk numarası var ancak benim yok. Hemen bir görevli bulup "Benim bilet numaram yok, neden?" diye sordum. Adam yüzünde sen saf mısın? ifadesiyle bana bakarak online rezervasyon yaptırıp yaptırmadığımı sordu. Tabii yaptırmamıştım. Bu nedenle birkaç yer değiştirmek zorunda kaldım ve en sonunda hiçkimsenin tercih etmeyeceği bir ters yön koltuğa oturup hafif mide bulantısıyla Budapeşte'ye ulaştım. Yanımda Alman bir amca vardı. Viyana'da yaşıyormuş ve Bulgaristan'a gidiyormuş. Neden uçak ile gitmediğini sordum tabii direk. Meğer bacağında bir sorun varmış, doktor uçak seyahatlerini yasaklamış. Viyana'dan Sofya'ya 3 tren değiştirerek gitmek için önemli bir ziyaret gerçekleştiriyor olmak gerek diye düşünmekten kendimi alamadım ama çenemi tuttum tabii :)Neyse tren istasyonunda beni Rita karşıladı- kendisi benden önceki delege olur- arabayla bir şehir turu sonrasında güzel bir cafeye yerleştik. Planım beni almaya gelen ve evinin kapılarını bana açan sevgili arkadaşıma bir yemek ısmarlamaktı. Bilet kazasından sonra ikinci şokumu burada yaşadım. EU üyesi olan Macaristan'ın Euro kullanmadığına inanabiliyor musunuz? Ben inanmak istemedim:) Böylece "Forint" ile tanışmış oldum. Hesap ödemek bir kenara bütün hesaplarımı Rita'ya kaktım tabii. Sonrası eve gidip yerleşmece. Macar evleri yüksek tavanlı, bol camlı, geniş ve aydınlık. Apartmanlarda avlu var ve güzellik katıyor binalara. Herkesin çiçeği, bisikleti, çamaşırlığı vb. fazlalıkları dışarıda. Misafirperverlikte de bizimle yarışırlar. Misafire sürekli ikram ve rahat ettirmek için büyük bir çaba var. Bir süre dinlendikten sonra Budapeşte'yi akşam görmek üzere yola çıktık. Güzel bir barda içkilerimizi yudumladık. Hayata, işe, aileye dair sohbetlere daldık. Eve döndüğümüzde vakit bir hayli geçti. Yorgunluktan hemen devrildim yatağıma ve uyku moduna geçtim tabii. Sonrasi Budapeşte ofis ziyareti, Rita'dan çeşitli bilgiler alma, sorularıma yanıtlar bulma ile geçti. Çarşamba'ya kadar buralardayım. Çarşamba akşamı Viyana'ya dönüyorum ve Perşembe günü ise Merve ve ailesi benimle zaten. Daha ne isterim...Şimdilik bu kadar! Arada önemli bir gelişme olursa durmam paylaşırım zaten. Baktınız yazmıyorum bilin ki tekdüze hayatıma devam ediyorum:) Budapeşte'den sevgiler! Bu yazıyı Salı akşamı kaleme aldım ancak internet problemi, blogspot problemi, laptop problemlerinin kurbanı oldum...en sonunda update etmeden eklemeye karar verdim...O anki hissiyatım ve anlatmak istediklerim bunlardı çünkü. İdare edin bu seferlik!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder