16 Ağustos 2013 Cuma

Cumartesi gibi Perşembe :)

Cumartesi gibi gelen bir Perşembe'ye uyandım bu sabah. Viyana'da resmi tatil. Bir de üstüne Cuma'da tatil. Eğer Salı yada Perşembe tatil ise Pazartesi- Cuma otomatik olarak kapanıyormuş. Anlayacağınız 4 gün çalışmıyoruz. Bu tatilleri bilmeden ve Salzburg'a iş gezisi olayım çıkmadan önce bu haftasonunu Salzburg'ta geçirme planlarım vardı ancak iş için bir kez gidince planlarımı değiştirdim. En son acaba Prag'a mı gitsem diye düşünüyordum ki ondan da vazgeçtim...Uzun zamandır ilk kez kendi kendime kaldığım bir dönem şu an. Bir süreliğine gelenim gidenim bitti...öyle olunca burada kalıp evin, şehrin, parkın, hayatın tadını çıkarmaya karar verdim. Anlayacağınız son durumda evimin- şehrimin çatısı altındayım. Böyle olunca da boş durmıyım farklı birşeyler yapayım modundayım tabii... Çarşamba akşamı ofisten çıkmadan önce şirketteki Türk arkadaşlarımdan birine neler yaptığını sormak için mesaj atmıştım. Sonra da beni evine davet eden ofis arkadaşlarımdan biri ile parti moduna geçtim. Pizzalarımızı ve çeşitli içkilerimizi yudumlayıp şehir merkezindeki farklı mekanları gezdik bol bol. Eve geldiğimde yorgunluktan resmen devrildim ve bugün gözümü açtığımda öğlen olmuştu bile. Kahvaltı hazırlasam mı dışarı mı çıksam, biraz daha uzansam ikilemleri- üçlemleri içerisindeyken telefonum çaldı. Arayan birgün önce ne yapmaktasın mesajı attığım İlayda'ydı. Süper bir öneriyle geldi ve bir saat içerisinde buluşmuştuk bile. İlk olarak Viyana'da modaya uyduk ve kendimize bol kremalı dondurmalar aldık. Sonrasında da metroya atlayıp Prater'e gittik. Birer bisiklet kiralayıp kendimizi doğaya verdik. Şahane manzaralar içerisinden geçtik, bolca sohbet ettik. Senin geçtiğin yollardan öncesinde geçmiş olan biriyle sohbet etmek insanı inanılmaz besliyor. Kendini yenilenmiş ve zinde hissediyorsun. Bir de tabii başım sıkışsa arayabileceğim, akıl danışabileceğim, beni anlayan biri var hissi...İnsan evinden uzaktayken arkadaşlıklar daha hızlı kuruluyor ve daha sağlam oluyor sanırım. Neyse şimdi her zamanki uzun değerlendirme kısmımı bir kenara bırakıp hikayemi anlatmaya devam edeyim...Saat 17.00 gibi ayrılıp evlerimize gideriz diye konuşmuştuk ancak sohbete biraz fazla dalınca ikimiz de randevularımıza koşaradım ve spor kıyafetlerimiz ile gitmek zorunda kaldık. İlayda'yı bilemeyeceğim ancak benim durumum sonrasında pek parlak değildi:) Martina isimli iş arkadaşım beni katılacağı tango dersine davet etmişti ve ben de yeni başlayanlar için bir sınıf olduğunu duyunca hemen bu teklifi kabul etmiştim. Ben insanların bu kursu bu kadar ciddiye alıp son derece şık katılım sağlayacaklarını nereden bilebilirim:))) spor şortum ve atletim ile spor ayakkabılarım yadsıyan bakışların gözdesi oldu:))) ama pes etmedim. İlk tango dersimi aldım ve hatta pratik yapma şansımı bile yakaladım. Çok kalabalık bir sınıftı. Daha ilginçi yaş skalasının genişliğiydi. Benim yaşıtlarımdan tutup 80 yaşına merdiven dayamış amcalara rastlamak mümkündü. Burada insanların sanata, müziğe, dansa olan tutkusu her seferinde beni birkez daha şok ediyor. Artık alışsam iyi olur sanırım.Dans sonrası pozitif enerji ile dolu bir halde eve vardım. Yorgun ama mutlu tamamladığım bir gün daha tarihin tozlu sayfalarında yerini aldı bile. Verimli geçen hergün için şükrediyorum. Yapmadığım ne varsa yapmak, düşünmek, değerlendirmek, anlamak, kavramak için şahane bir dönem. Ben de her anın tadını çıkarıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder