6 Eylül 2013 Cuma

Eylül geldi çattı...

Eylül ayına girmiş bulunuyoruz. Yaz bitti. Zaten Viyana'da yaz Ağustos ortasında sona ermişti. Bense getirdiğim şortlarla atletleri üstüste giyip ısınmaya çalışıyorum :))) Şaka bir yana perişanım. Ekim sonuna kadar yaz gibi takılmaya alışmış ve hatta geçen kışı da bir deri ceketle :) tamamlamış olan bünyem bu hava değişimini kabul etmedi. Şu an isyanda. Ruh halim dalgalı. Depresyona yaklaşıp son anda gördüğüm iki dakikalık güneş ışığından olumlu etkilenmeye çalışıyorum. Daha beteri yağmuru sevmiyorum :). Ancak negatif halimden etkilenmeyin diye hissiyat durumunu bir kenara bırakıp olan biteni anlatmaya başlıyorum... Tango dersleri aynen devam. Bir gelişme var mı derseniz yok. Ancak bırakmamaya karar verdim. Ben İstanbul'da Arjantinli- ödüllü bir hoca nerede bulacağım? Merak edenler Youtube'tan videolarını izleyebilirler. Adam bir harika- Martin Acosta. Turistik gezilerim biraz yavaşladı ancak geçen haftasonu Almanca öğretmenimin sayesinde şahane bir cafe keşfettim. 1800'lerden günümüze geliyor. Kubbemsi iç yapısından dolayı bende Osmanlı izleri taşıyor izlenimi uyandırdı. Şahane tatlılarının ve kahvesinin yanısıra piyano resitalinden de bahsetmem gerekiyor. Arada tek başıma da gidip ruhumu dinlendirebileceğim bir atmosfer - Cafe Central. Linki de burada http://www.palaisevents.at/cafecentral.html Viyana'ya gelirseniz mutlaka gidin derim. Hatta ben buradaysam beraber de gidebiliriz :) Bir de Aida Cafe'ler var. Bunlar tüm turistik kitaplarda, web sitelerinde geçiyor. 1980'lerden kalma iç dizaynı ile enteresan bir havası var. Bir kere gitmiş olmak için gidilir ancak bence bir özelliği yok. Son dönemde sanırım daha çok pasta börek ağırlıklı çalışmışım. Yazdıklarımdan bunu çıkardım. Ancak şimdiki aktivitem bu izlenimi tamamen değiştirecek bir aktivite:))) Business Run'dan bahsediyorum! Viyana'da pek çok şirketin katıldığı bir koşu var. 5 kilometrelik bir mesafeyi koşup sonra da kendi şirketinizin etkinlik alanında doyasıya eğleniyorsunuz. Bazı can sıkıcı hadiselerden dolayı koşsam mı koşmasam mı diye düşünürken son noktada bir daha ne zaman böyle birşey yaşarım deyip çıktım yola. İyi ki de katılmışım. Spor yaptım- yedim, içtim- dostlarla dertleştim- şahane bir akşam geçirdim kendimce. Mottomuz "run for fun" dı. Tabii öyle olunca kasmak için çok neden kalmadı. Hepimiz kendimiz ile yarıştık ve elimizden gelenin en iyisini yaptık:) Sportif aktivitelerde bu kadar kalabalık görmeye alışık değilim- pek mutlu oldum. Ve tüm bunların yanında Viyana'da iki ayımı tamamladığım bugünde şahane bir insandan şahane bir hediye aldım. Arkadaşlık dediğimiz de şu deliler için kullandığımız tabire benziyor bence...bir deli bir kuyuya taş atıyor...falan filan...ve benim o kuyuya attığım taş, ben o kadar süper bir arkadaş olmamama rağmen bana hep olumlu döndü. Okulu yeni bitirmiş sadece stajyerlik tecrübesi olan bir genç çocuk olarak Fox'un kapısından girmiştim ve benden birkaç ay sonra da ekibe 40 kilo civarında, minicik bir kız eklenmişti... O kız sonra bizim gurubumuzdaki can arkadaşımızı tavlayıp onla evlenmişti...ve o kız daha da sonrasında benim kardeşim, sırdaşım, iş ortağım olmayı başardı...biz senelerce kurduğumuz fashion sitesinin ortaklığını yürüttük beraber. İş ortaklığı, kalp ortaklığı ile ölçülemez bile. Yazdıklarımın üstüne bir kelime daha eklemeyeceğim. Sadece benim karşıma hep iyi insanlar çıktı...bunu söyleyeceğim. Bu şahane insan bugünüme ışık kattı. Bana yazdığı mektup son derece hisliydi ve bunun yanında 1. dereceden en net anlatımdı. Fotoğrafları da paylaşıyorum tabii...ve mutlaka aldığım mektuba cevap yazacagım. Daha uzun yazmak istiyorum ancak düşüncelerim dağınık. O yüzden en iyisi herşeyi olduğu gibi bırakmak gibi gözüküyor... tam da şu anda...olduğu yerde olduğu zamanda herşeyi bıkarıyorum...

1 yorum: